Javascript must be enabled to continue!
Oryantalistlerin Mâtürîdîlik Algısı: Ulrich Rudolph ve Angelika Brodersen Örneği
View through CrossRef
Mâtürîdî kelâmı, hem İslâm dünyasında, hem de oryantalistlerin ortaya koymuş oldukları çalışmalarda ihmal edilmiştir. Oryantalist araştırmacıların kelâm ilmine dâir ortaya koymuş oldukları çalışmaların tarihsel seyrine bakıldığında, çoğunlukla Mu’tezile, Eş’ârîlik, Şia ve günümüze dahi ulaşmayan küçük fırkalaşma hareketleri üzerinde yoğunlaşıldığı görülmektedir. 1950-60’lı yıllara kadar oryantalist çalışmalara çok fazla konu olmayan Mâtürîdîliğin fark edilmesi ve üzerinde durulmaya başlanması, oryantalist literatürde Mâtürîdîliğe dâir çalışmaların seyrini olumlu yönde etkilemiştir. İhmal edilen Mâtürîdîlik, son yıllarda yapılan güncel çalışmalarla batıda da tanınır hale gelmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, oryantalist geleneğin Mâtürîdîlik kelâm ekolüne nasıl baktığı, oryantalist literatürde Mâtürîdîliğe dâir nasıl bir algı olduğu ve söz konusu çalışmaların tarihsel sürecinin nasıl işlediği konu edilmektedir. Ayrıca Mâtürîliğe dâir oryantalist çalışmalarda yapılan “bilinmeyen kelâm” ya da “bilinmeyenin şöhreti” gibi tanımlamaların ortaya konulma sebepleri, bu ekolün Hanefîlik ve Mürcie ile ilgili ilişkisine dâir çalışmaların analizi gerçekleştirilmektedir. Oryantalist literatürde 19. yüzyılın sonlarında bazı makalelerde Mâtürîdîliğe atıf yapılsa bile 1960’lı yıllara kadar müstakil bir kitap çalışması ile karşılaşılamamaktadır. O döneme kadar genellikle Mürcie ve Ebû Hanîfe’nin öğretileri çerçevesinde sınırlı sayıda çalışma tespit edilebilmektedir. Esasında bu çalışmadaki amacımız, oryantalist geleneğin Mâtürîdî kelâm sistemi ile ne zaman tanıştığını tespit etmek, sonrasında ise oryantalist çalışmalarda oluşan Mâtürîdîlik algısını ortaya koymaktır. Bu algıyı ortaya koyarken de son yıllarda özellikle Mâtürîdîlik üzerine müstakil çalışmalar yapan Ulrich Rudolph ve Angelika Brodersen’in çalışmaları merkeze alınmıştır. Genel olarak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Mâtürîdîliğe yönelik çalışmaların başlaması, İmam Mâtürîdî’nin (öl. 333/944) ve Mâtürîdî mütekellimlerin eserlerinin tahkik edilerek neşredilmeleriyle eş zamanlı olmuştur. Oryantalist gelenek içerisinde Mâtürîdîliğe dair ilk müstakil kitap çalışmasını yapan Ulrich Rudolph’dur. Ulrich Rudolph’un doçentlik çalışmasına dayanan Al-Māturīdī und die Sunnitische Theologie in Samarkand (Mâtürîdî ve Semerkant’ta Sünnî/Ehl-i Sünnet Kelâmı) adlı eseri, Mâtürîdîliği batıda en geniş anlamda tanıtan çalışmaların başında gelmektedir. Bu çalışma ile birlikte oryantalist literatürde Mâtürîdîliğe dair çalışmalar peşi sıra gelmeye başlamıştır. Mâtürîdî kelâm sistemini detaylı olarak inceleyen önemli araştırmacılardan Angelika Brodersen ise Ebû İshak es-Saffâr’ın Telhîsü’l-Edille’sini tahkik etmiş ve neşretmiştir. Bununla birlikte Der unbekannte Kalām (Bilinmeyen Kelâm) adlı eserini yayınlayarak Mâtürîdîliğin teolojik görüşlerini yine Matürîdî alimlerin görüşlerinin birbiriyle mukayesesini yaparak değerlendirmiştir. Her iki oryantalist araştırmacı, bu çalışmalarını yapmalarındaki amaçlarını Mâtürîdîliği tanıtmak ve bilinmeyen yönlerini ortaya koymak olarak tarif etmektedirler. “Bilinmeyen kelâm” veya “Bilinmeyenin şöhreti” olarak her iki oryantalist tarafından nitelenen Mâtürîdîlik, bu çalışmalar ile oryantalist ilim çevrelerine tanıtılmak ve îtîkâdî görüşleri ortaya konmak istenmektedir. Söz konusu tanımlamalarla aslında Mâtürîdîliğin duyulmamış bir ekol olmasından ziyade, görüşleri bilinmeyen bir ekol olduğu vurgulanmaktadır. Genel anlamda daha önce batıda yapılan çalışmalarda “Ashâbı Ebî Hanîfe” tanımlaması ile ifade edilen Mâtürîdîliğe dair görüşlerin, İmam Mâtürîdî ile ilişkilendirilmemesinden kaynaklanan bir belirsizlik durumu hâkimdir. Ancak günümüzde Mâtürîdîliğe yönelik çalışmaların artmasıyla birlikte bu bilinmezlik durumu, artık bilinir kılınmaya başlanmıştır. Bu tanınır ve bilinir olma durumu, başta İmam Mâtürîdî’nin iki temel eserinin ilim dünyasının istifadesine sunulması ve Mâtürîdî mütekellimlerinin eserlerine ulaşılması ile hem oryantalist gelenekte, hem de İslâm coğrafyasında giderilmiş durumdadır. Çalışmamızda, şöhreti bilinen ancak teolojik görüşleri bilinmeyen İmam Mâtürîdî’nin günümüz oryantalist literatürde şöhretine paralel olarak teolojik görüşlerinin de bilinir olmaya başlandığı, oryantalist literatür taranarak temellendirilmeye çalışılmıştır.
Title: Oryantalistlerin Mâtürîdîlik Algısı: Ulrich Rudolph ve Angelika Brodersen Örneği
Description:
Mâtürîdî kelâmı, hem İslâm dünyasında, hem de oryantalistlerin ortaya koymuş oldukları çalışmalarda ihmal edilmiştir.
Oryantalist araştırmacıların kelâm ilmine dâir ortaya koymuş oldukları çalışmaların tarihsel seyrine bakıldığında, çoğunlukla Mu’tezile, Eş’ârîlik, Şia ve günümüze dahi ulaşmayan küçük fırkalaşma hareketleri üzerinde yoğunlaşıldığı görülmektedir.
1950-60’lı yıllara kadar oryantalist çalışmalara çok fazla konu olmayan Mâtürîdîliğin fark edilmesi ve üzerinde durulmaya başlanması, oryantalist literatürde Mâtürîdîliğe dâir çalışmaların seyrini olumlu yönde etkilemiştir.
İhmal edilen Mâtürîdîlik, son yıllarda yapılan güncel çalışmalarla batıda da tanınır hale gelmeye başlanmıştır.
Bu çalışmada, oryantalist geleneğin Mâtürîdîlik kelâm ekolüne nasıl baktığı, oryantalist literatürde Mâtürîdîliğe dâir nasıl bir algı olduğu ve söz konusu çalışmaların tarihsel sürecinin nasıl işlediği konu edilmektedir.
Ayrıca Mâtürîliğe dâir oryantalist çalışmalarda yapılan “bilinmeyen kelâm” ya da “bilinmeyenin şöhreti” gibi tanımlamaların ortaya konulma sebepleri, bu ekolün Hanefîlik ve Mürcie ile ilgili ilişkisine dâir çalışmaların analizi gerçekleştirilmektedir.
Oryantalist literatürde 19.
yüzyılın sonlarında bazı makalelerde Mâtürîdîliğe atıf yapılsa bile 1960’lı yıllara kadar müstakil bir kitap çalışması ile karşılaşılamamaktadır.
O döneme kadar genellikle Mürcie ve Ebû Hanîfe’nin öğretileri çerçevesinde sınırlı sayıda çalışma tespit edilebilmektedir.
Esasında bu çalışmadaki amacımız, oryantalist geleneğin Mâtürîdî kelâm sistemi ile ne zaman tanıştığını tespit etmek, sonrasında ise oryantalist çalışmalarda oluşan Mâtürîdîlik algısını ortaya koymaktır.
Bu algıyı ortaya koyarken de son yıllarda özellikle Mâtürîdîlik üzerine müstakil çalışmalar yapan Ulrich Rudolph ve Angelika Brodersen’in çalışmaları merkeze alınmıştır.
Genel olarak 20.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren Mâtürîdîliğe yönelik çalışmaların başlaması, İmam Mâtürîdî’nin (öl.
333/944) ve Mâtürîdî mütekellimlerin eserlerinin tahkik edilerek neşredilmeleriyle eş zamanlı olmuştur.
Oryantalist gelenek içerisinde Mâtürîdîliğe dair ilk müstakil kitap çalışmasını yapan Ulrich Rudolph’dur.
Ulrich Rudolph’un doçentlik çalışmasına dayanan Al-Māturīdī und die Sunnitische Theologie in Samarkand (Mâtürîdî ve Semerkant’ta Sünnî/Ehl-i Sünnet Kelâmı) adlı eseri, Mâtürîdîliği batıda en geniş anlamda tanıtan çalışmaların başında gelmektedir.
Bu çalışma ile birlikte oryantalist literatürde Mâtürîdîliğe dair çalışmalar peşi sıra gelmeye başlamıştır.
Mâtürîdî kelâm sistemini detaylı olarak inceleyen önemli araştırmacılardan Angelika Brodersen ise Ebû İshak es-Saffâr’ın Telhîsü’l-Edille’sini tahkik etmiş ve neşretmiştir.
Bununla birlikte Der unbekannte Kalām (Bilinmeyen Kelâm) adlı eserini yayınlayarak Mâtürîdîliğin teolojik görüşlerini yine Matürîdî alimlerin görüşlerinin birbiriyle mukayesesini yaparak değerlendirmiştir.
Her iki oryantalist araştırmacı, bu çalışmalarını yapmalarındaki amaçlarını Mâtürîdîliği tanıtmak ve bilinmeyen yönlerini ortaya koymak olarak tarif etmektedirler.
“Bilinmeyen kelâm” veya “Bilinmeyenin şöhreti” olarak her iki oryantalist tarafından nitelenen Mâtürîdîlik, bu çalışmalar ile oryantalist ilim çevrelerine tanıtılmak ve îtîkâdî görüşleri ortaya konmak istenmektedir.
Söz konusu tanımlamalarla aslında Mâtürîdîliğin duyulmamış bir ekol olmasından ziyade, görüşleri bilinmeyen bir ekol olduğu vurgulanmaktadır.
Genel anlamda daha önce batıda yapılan çalışmalarda “Ashâbı Ebî Hanîfe” tanımlaması ile ifade edilen Mâtürîdîliğe dair görüşlerin, İmam Mâtürîdî ile ilişkilendirilmemesinden kaynaklanan bir belirsizlik durumu hâkimdir.
Ancak günümüzde Mâtürîdîliğe yönelik çalışmaların artmasıyla birlikte bu bilinmezlik durumu, artık bilinir kılınmaya başlanmıştır.
Bu tanınır ve bilinir olma durumu, başta İmam Mâtürîdî’nin iki temel eserinin ilim dünyasının istifadesine sunulması ve Mâtürîdî mütekellimlerinin eserlerine ulaşılması ile hem oryantalist gelenekte, hem de İslâm coğrafyasında giderilmiş durumdadır.
Çalışmamızda, şöhreti bilinen ancak teolojik görüşleri bilinmeyen İmam Mâtürîdî’nin günümüz oryantalist literatürde şöhretine paralel olarak teolojik görüşlerinin de bilinir olmaya başlandığı, oryantalist literatür taranarak temellendirilmeye çalışılmıştır.
Related Results
Hastane İtibarı Algısı Ölçeği Geliştirme Çalışması
Hastane İtibarı Algısı Ölçeği Geliştirme Çalışması
Bu araştırma, bireylerin hastane itibarına ilişkin algılarını ölçmede kullanılmak üzere ölçek geliştirme amacıyla yapılmıştır. Mevcut literatürde genel kurumsal itibar ölçümüne yö...
Akademik Motivasyona Giden Yolda Fırsat Eşitliği: Eğitimde Eşitliğin Önemi
Akademik Motivasyona Giden Yolda Fırsat Eşitliği: Eğitimde Eşitliğin Önemi
Akademik motivasyon, bireyin öğrenmeye, bilgiye ulaşmaya ve akademik hedeflere ulaşmaya yönelik içten gelen isteği, merakı ve çabasını ifade eder. Bu motivasyon, sadece not almak y...
Türk-Türkmen Atasözlerinde Gelin-Kaynana İlişkisi ve Algısı
Türk-Türkmen Atasözlerinde Gelin-Kaynana İlişkisi ve Algısı
Atasözleri, zengin kültürel mirası, değer yargılarını, milli-manevi birikimleri yansıtan; özgün, etkileyici, derin anlamlar içeren kalıp sözlerdir. Bu sözler, birey-toplum arasında...
Üst Bilişsel Okuma Stratejileri Bilgisi, Okuma Zevki ve Okur Benlik Algısının PISA 2018 Okuma Başarısına Etkisi: Ülkeler Arası Bir Karşılaştırma
Üst Bilişsel Okuma Stratejileri Bilgisi, Okuma Zevki ve Okur Benlik Algısının PISA 2018 Okuma Başarısına Etkisi: Ülkeler Arası Bir Karşılaştırma
Bu çalışma, üst bilişsel okuma stratejileri bilgisi, okur benlik algısı ve okuma zevkinin PISA 2018 okuma performansını nasıl yordadığını ülkeler arası karşılaştırmalı bir bakış aç...
Ahmet Telli'nin Şiirlerinde Kent Algısı
Ahmet Telli'nin Şiirlerinde Kent Algısı
Kent, insanın yerleşik hayata geçtiği dönemden itibaren kurduğu en dikkat çekici yerleşim birimidir. Özellikle Sanayi Devrimi’nin ardından gelişen kentler, sosyal bilimlerden sanat...
İlahi Dinlerde Ölüm Algısı ve Mezar Taşları
İlahi Dinlerde Ölüm Algısı ve Mezar Taşları
Bu çalışmamızda ilahi dinlerin ölüme yükledikleri anlamları kutsal kitaplar ve filozofların
düşünceleri ışığında inceledik. İlahi Dinlerde Ölüm Algısı ve Mezar Taşları başlıklı ça...
A Perfect Couple: The Altman–Rudolph Connection
A Perfect Couple: The Altman–Rudolph Connection
When Robert Altman arranged to produce director Alan Rudolph’s Welcome to L. A. in 1976 it was inevitable, given their past association, that critics would make comparisons to Altm...
Yerel Yönetim Çalışanlarının Mobbing Algısı ve İş Doyumu İlişkisi: Aydın İli Belediyeleri Örneği
Yerel Yönetim Çalışanlarının Mobbing Algısı ve İş Doyumu İlişkisi: Aydın İli Belediyeleri Örneği
Çalışmanın amacı yerel yönetimlerde çalışanların mobbing algısı, iş doyumu ve aralarındaki ilişkinin farklı değişkenlerle ortaya konulmasıdır. Bu kapsamda çalışmada Aydın ili ilçe ...


