Javascript must be enabled to continue!
Bir Yan Ürün Rejimi Olarak Demokrasi
View through CrossRef
Bu çalışmada bir yönetim sistemi olarak demokrasinin yan ürün rejimi olduğu iddia edilir. Öncelikle Marquis de Condorcet tarafından geliştirilen bireysel ve toplumsal tercih kümeleri arası geçişsizliğe delalet eden seçim paradoksu ile Kenneth Arrow’un “olanaksızlık teoremi” merkeze alınarak araçsal rasyonalite düzleminde bireysel ve toplumsal olgular arası geçiş imkânı sorgulanır. Buna göre bireysel ve toplumsal rasyonaliteler arasında mahiyet farkının olduğu, bireysel rasyonalitelerin toplamının toplumsal rasyonaliteyi ve bahse konu düzlemde herhangi bir karar alma denklemini veremeyeceği görülürken eş anlı araçsal rasyonalitenin bireysel bir rasyonalite olarak temayüz ettiği sonucuna varılır. Dolayısıyla salt araçsal rasyonaliteyi temel alan hiçbir yaklaşım üzerinden toplumsal düzlemde tebarüz edebilecek herhangi bir rasyonel sisteme ulaşılamayacağı görülür. Akabinde araçsal rasyonalitenin işlerlik kazanabilmesi adına gerek şart olarak beliren bilinç olgusu yan ürün kavramı üzerinden değerlendirilir. Genel anlamda araçsal rasyonalite bilincinde olunan arzuların gerçekleştirilmesi adına bilinçli bir şekilde tercih edilen araçlar üzerinden yine bilinçli bir şekilde eyleme geçme süreci olarak anlaşılabilir. Bu itibarla bilinçli olma hali sürecin başından sonuna kadar devrede olmak durumundadır. Bir başka ifadeyle bu düşünceye göre bilincin bütünüyle ya da kısmen eşlik etmediği bir sürecin rasyonel olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yan ürün kavramına bakıldığında ise onun tam aksi konumda yer alan bir olgu olarak temayüz ettiği görülür. Çünkü araçsal rasyonalitenin hilafına yan ürün bilincinde olunmayan arzularla ilgilidir. Bu anlamda araçsal rasyonalite ile yan ürün kavramı arasında mutlak bir dışlama ilişkisinin olduğu görülür. Bununla beraber yan ürün, araçsal rasyonalite düzleminde kendisini gösteren karar alma denklemlerinde muğlak bir yapıda olmasından dolayı bir parametre olarak yer alamayan sembolik öğeleri kapsayan bir mahiyeti haizdir. Sembolik öğelere bakıldığında ise onların önemli ölçüde gelenek, kültür, din vb. unsurlardan teşekkül eden bir arka plan eşliğinde belirdikleri görülür. Bu itibarla deneyim dünyasında birçok arzu esasen yan ürün kapsamında ortaya çıkan bir hüviyete sahiptir. Nitekim rasyonalite kıyaslamasında insanı diğer canlılardan ayıran temel faktör karar alma sürecinde sembolik öğelerin yer alması üzerinedir. O halde yan ürün olgusunu dışlayan bir rasyonalitenin gayet dar sınırlar dâhilinde kendisini gösterdiği anlaşılır. Bu doğrultuda çalışma içerisinde aristokrasi ile demokrasi arasında bir kıyaslamaya gidilir. Ontolojik bakımdan demokrasi, çoğunlukla belli bir hedef ve plan doğrultusunda ortaya çıkması mümkün olmayan, bilincin süreç boyunca eşlik etmediği olgularla ilgili olmak durumunda olduğundan dolayı bir yan ürün rejimi olarak belirir ve aksi istikamette seyreden aristokrasiden ayrışır. Bu niteliği ile demokrasi kendine has bir rasyonel stratejiye sahip olurken eş anlı araçsal rasyonalitenin tam karşısında konumlanır. Demokratik rejimlerde bir yan ürün olarak ortaya çıkan temel husus ise toplumların olgunlaşmasıyla ilgilidir. Bununla beraber yan ürün ve sembolik öğeler arası ilişkinin mahiyeti dikkate alındığında diğer rejimlere kıyasla demokratik rejimlerde yeni teolojiler geliştirebilme imkânının daha güçlü olduğu; dolayısıyla theoria ediminin daha dinamik bir yapıda seyredebileceği söylenebilir.
Title: Bir Yan Ürün Rejimi Olarak Demokrasi
Description:
Bu çalışmada bir yönetim sistemi olarak demokrasinin yan ürün rejimi olduğu iddia edilir.
Öncelikle Marquis de Condorcet tarafından geliştirilen bireysel ve toplumsal tercih kümeleri arası geçişsizliğe delalet eden seçim paradoksu ile Kenneth Arrow’un “olanaksızlık teoremi” merkeze alınarak araçsal rasyonalite düzleminde bireysel ve toplumsal olgular arası geçiş imkânı sorgulanır.
Buna göre bireysel ve toplumsal rasyonaliteler arasında mahiyet farkının olduğu, bireysel rasyonalitelerin toplamının toplumsal rasyonaliteyi ve bahse konu düzlemde herhangi bir karar alma denklemini veremeyeceği görülürken eş anlı araçsal rasyonalitenin bireysel bir rasyonalite olarak temayüz ettiği sonucuna varılır.
Dolayısıyla salt araçsal rasyonaliteyi temel alan hiçbir yaklaşım üzerinden toplumsal düzlemde tebarüz edebilecek herhangi bir rasyonel sisteme ulaşılamayacağı görülür.
Akabinde araçsal rasyonalitenin işlerlik kazanabilmesi adına gerek şart olarak beliren bilinç olgusu yan ürün kavramı üzerinden değerlendirilir.
Genel anlamda araçsal rasyonalite bilincinde olunan arzuların gerçekleştirilmesi adına bilinçli bir şekilde tercih edilen araçlar üzerinden yine bilinçli bir şekilde eyleme geçme süreci olarak anlaşılabilir.
Bu itibarla bilinçli olma hali sürecin başından sonuna kadar devrede olmak durumundadır.
Bir başka ifadeyle bu düşünceye göre bilincin bütünüyle ya da kısmen eşlik etmediği bir sürecin rasyonel olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Yan ürün kavramına bakıldığında ise onun tam aksi konumda yer alan bir olgu olarak temayüz ettiği görülür.
Çünkü araçsal rasyonalitenin hilafına yan ürün bilincinde olunmayan arzularla ilgilidir.
Bu anlamda araçsal rasyonalite ile yan ürün kavramı arasında mutlak bir dışlama ilişkisinin olduğu görülür.
Bununla beraber yan ürün, araçsal rasyonalite düzleminde kendisini gösteren karar alma denklemlerinde muğlak bir yapıda olmasından dolayı bir parametre olarak yer alamayan sembolik öğeleri kapsayan bir mahiyeti haizdir.
Sembolik öğelere bakıldığında ise onların önemli ölçüde gelenek, kültür, din vb.
unsurlardan teşekkül eden bir arka plan eşliğinde belirdikleri görülür.
Bu itibarla deneyim dünyasında birçok arzu esasen yan ürün kapsamında ortaya çıkan bir hüviyete sahiptir.
Nitekim rasyonalite kıyaslamasında insanı diğer canlılardan ayıran temel faktör karar alma sürecinde sembolik öğelerin yer alması üzerinedir.
O halde yan ürün olgusunu dışlayan bir rasyonalitenin gayet dar sınırlar dâhilinde kendisini gösterdiği anlaşılır.
Bu doğrultuda çalışma içerisinde aristokrasi ile demokrasi arasında bir kıyaslamaya gidilir.
Ontolojik bakımdan demokrasi, çoğunlukla belli bir hedef ve plan doğrultusunda ortaya çıkması mümkün olmayan, bilincin süreç boyunca eşlik etmediği olgularla ilgili olmak durumunda olduğundan dolayı bir yan ürün rejimi olarak belirir ve aksi istikamette seyreden aristokrasiden ayrışır.
Bu niteliği ile demokrasi kendine has bir rasyonel stratejiye sahip olurken eş anlı araçsal rasyonalitenin tam karşısında konumlanır.
Demokratik rejimlerde bir yan ürün olarak ortaya çıkan temel husus ise toplumların olgunlaşmasıyla ilgilidir.
Bununla beraber yan ürün ve sembolik öğeler arası ilişkinin mahiyeti dikkate alındığında diğer rejimlere kıyasla demokratik rejimlerde yeni teolojiler geliştirebilme imkânının daha güçlü olduğu; dolayısıyla theoria ediminin daha dinamik bir yapıda seyredebileceği söylenebilir.
Related Results
Mâtürîdîlerde İmanda Açıklık
Mâtürîdîlerde İmanda Açıklık
Bu araştırma Mâtürîdîlerin iman alanındaki temel görüş ve kabullerine dayanarak, bu anlayışın imanı örtülü, kapalı bir temelde ele almaya imkân verip vermediğini tartışmaktadır. İm...
Nicholas of Cusa’da Tanrı Hakkında Konuşmanın İmkânı
Nicholas of Cusa’da Tanrı Hakkında Konuşmanın İmkânı
Bu çalışmanın amacı, 15. yy.’ın en önemli filozoflarından sayılan Nicholas of Cusa’nın din dili anlayışı ve özellikle Tanrı hakkında ne türden tanımlamaların yapılabileceği konusun...
İbn Sînâ’da Ölüm ve Ötesi
İbn Sînâ’da Ölüm ve Ötesi
Bu makalede, İbn Sînâ’nın ölüm ve ötesine dair görüşlerinin ruh-beden ilişkisi bakımından felsefi bir değerlendirmesi yapılmıştır. Ölüm ötesi hayatla ilgili konuların felsefi bir p...
Mutlak-Öznellik ve İslam
Mutlak-Öznellik ve İslam
Günümüz din felsefesinde Tanrı’nın sıfatları önemli bir tartışma konusudur. Tanrı’ya atfedilen sıfatların nasıl anlaşılması gerektiği noktasında çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. ...
Nicholas of Cusa’da Dinî Tecrübe
Nicholas of Cusa’da Dinî Tecrübe
Nicholas of Cusa, Erken Rönesans döneminin önemli filozoflarından birisidir. Platon düşüncesi temelinde geliştirmiş olduğu mistik nitelikteki felsefesini, Hıristiyan Batı Düşüncesi...
Nazi İdeolojik Söyleminde Folklora Yapılan Göndermeler: Siegfried Miti
Nazi İdeolojik Söyleminde Folklora Yapılan Göndermeler: Siegfried Miti
Nazi Dönemi (1933-1945), kitlesel propaganda ve kitlesel yönlendirme faaliyetleri bakımından çeşitlilik göstermektedir. Söz konusu faaliyetlerin ideolojik arka planı önemli ölçüde,...
Yalancı Paradoksu: Doğruluğun Hatalı Yorumlanması Üzerine Bir İnceleme
Yalancı Paradoksu: Doğruluğun Hatalı Yorumlanması Üzerine Bir İnceleme
Bu çalışma, filozoflar ve mantıkçılar tarafından yüzyıllardır tartışılan ünlü bir mantıksal problem olan yalancı paradoksuna anlamsal bir çözüm sunmaktadır. Yalancı paradoksu, "Bu ...


