Javascript must be enabled to continue!
TARİHİ KAYNAKLAR IŞIĞINDA SÂMÂNÎ AİLESİNİN MENŞEİ
View through CrossRef
Menşe konusu, Orta Çağ’da var olmuş her devletin çok önem verdiği bir konu olmuştur. Kimi devletler soylarını hanlara dayandırmak suretiyle yüceltmeye çalışırken kimi devletler ise uhrevî rüyalar üzerinden bunu yapmaya çalışmışlardır. Menşe araştırmaları, metodolojik açıdan bakıldığı zaman, Tarih çalışmalarının en güç alanlarından biri olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle Orta Çağ’da var olmuş devletlerin siyasi ve askeri faaliyetlerini anlatan kaynakların birbirlerinin arasındaki tutarsızlıkları ve kronolojik açıdan birbirlerine uymamaları, Orta Çağ’da hüküm sürmüş hânedanların menşei konusunu araştırmayı daha da zorlaştırmaktadır. Bu devletlerden biri de hiç şüphesiz Sâmânî Devleti’dir. Hicri üçüncü ve dördüncü yüzyıllarda Mâverâünnehir ve Horasan bölgelerine hükmeden Sâmânîler, bu toprakların siyasi, sosyal ve kültürel gelişim tarihinde değerli bir role ve özel bir yere sahiptir. Tarihi kaynaklarda kendilerine atfedilen şecerelere dayanılarak birçok batılı tarihçi tarafından bu hânedanlık İran menşeli bir devlet olarak kabul edilmiştir. Ancak sadece bu şecerelere dayanılarak çıkarılan bu varsayımın, ailenin ortaya çıktığı şehir ve yerleşim yerleri, dini inanışları, Türklerle olan yakınlıkları ve kaynaklarda kendilerini Türk olarak gösteren emarelerde dikkate alınarak yeniden incelendiğinde doğru olamayacağı ortaya çıkmaktadır. Sâmânî ailesinin erken dönem tarihleri hakkında bilgi veren Mahmûd b. Amîr Velî, Abdülkerîm b. Muhammed Sem’ânî ve Yâkût el-Hamevî gibi müellifler tarafından zikredilen Cabba Han adlı kişinin mensup olduğu millet, hâkimiyet kurduğu yerler, dini durumu ve zikrettiğimiz müelliflerin doğrudan veya dolaylı yoldan onun Sâmânî ailesi ile olan bağlantısına değinmeleri, bizlere Avrupalı tarihçilerin görüşlerinin aksine Sâmânî hânedanın Türk kökenli bir millet olduğunu göstermektedir. Israrla Behrâm Çûbîn’i Sâmânîler’in atası olarak gösteren batılı tarihçiler bu devletin Türk kökenli bir hânedan göstermeme çabalarından ileri gelmektedir. Ancak Behrâm Çûbîn ve Caban Han adlı kişilerin faaliyetleri ve yaşam tarzları göz önüne alındığında, Sâmânî ailesinin Behrâm Çûbîn ile bir alakasının olmadığı aksine Türk kökenli bir yönetici olan Cabba Han’a daha yakın olduklarını göstermektedir. Öte yandan Reşîdüddin Fazlullâh-ı Hemedânî, İbn Miskeveyh ve Muhammed b. Ahmed el-Makdisî gibi Orta Çağ’ın önemli tarihçilerin eserlerinde Sâmânî ailesini Türk kökenli bir hânedan olarak gösteren emareler zikretmeleri, onların Türk menşeli bir aile olduklarını daha da net bir şekilde göstermektedir. Ancak ailenin Türk menşeli bir millet olduğuna dair daha sağlam ifadelerin olduğu batılı tarihçiler tarafından her ne kadar kabul görülse de Sâmânler’i İran menşeli bir millet olarak kabul etmekte ısrarcı davranmışlardır. Bundan dolayı söz konusu bahsin, kaynaklar tarafından desteklenerek doğru bir bakış açısıyla ve her yönden yeniden değerlendirilip incelenmesi, Türk-İslâm tarihi çalışmaları açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmamızda, kendisine çağdaş ve sonraki Türk devletlerine siyasi, kültürel ve dini alanlarda öncülük etmiş Sâmânî Devleti’nin İslâmiyet’i kabul süreçleri, kendilerine atfedilen şecereler, birtakım kaynaklarda ailenin Türk soylu olduğunu dair nakledilen ifadeler, Türkler ile olan münasebetleri ve yerleşim yerleri konuları üzerinde durularak, ailenin menşe konusu açıklanmaya çalışılacaktır.
Genel Turk Tarihi Arastirmalari Dergisi
Title: TARİHİ KAYNAKLAR IŞIĞINDA SÂMÂNÎ AİLESİNİN MENŞEİ
Description:
Menşe konusu, Orta Çağ’da var olmuş her devletin çok önem verdiği bir konu olmuştur.
Kimi devletler soylarını hanlara dayandırmak suretiyle yüceltmeye çalışırken kimi devletler ise uhrevî rüyalar üzerinden bunu yapmaya çalışmışlardır.
Menşe araştırmaları, metodolojik açıdan bakıldığı zaman, Tarih çalışmalarının en güç alanlarından biri olarak ön plana çıkmaktadır.
Özellikle Orta Çağ’da var olmuş devletlerin siyasi ve askeri faaliyetlerini anlatan kaynakların birbirlerinin arasındaki tutarsızlıkları ve kronolojik açıdan birbirlerine uymamaları, Orta Çağ’da hüküm sürmüş hânedanların menşei konusunu araştırmayı daha da zorlaştırmaktadır.
Bu devletlerden biri de hiç şüphesiz Sâmânî Devleti’dir.
Hicri üçüncü ve dördüncü yüzyıllarda Mâverâünnehir ve Horasan bölgelerine hükmeden Sâmânîler, bu toprakların siyasi, sosyal ve kültürel gelişim tarihinde değerli bir role ve özel bir yere sahiptir.
Tarihi kaynaklarda kendilerine atfedilen şecerelere dayanılarak birçok batılı tarihçi tarafından bu hânedanlık İran menşeli bir devlet olarak kabul edilmiştir.
Ancak sadece bu şecerelere dayanılarak çıkarılan bu varsayımın, ailenin ortaya çıktığı şehir ve yerleşim yerleri, dini inanışları, Türklerle olan yakınlıkları ve kaynaklarda kendilerini Türk olarak gösteren emarelerde dikkate alınarak yeniden incelendiğinde doğru olamayacağı ortaya çıkmaktadır.
Sâmânî ailesinin erken dönem tarihleri hakkında bilgi veren Mahmûd b.
Amîr Velî, Abdülkerîm b.
Muhammed Sem’ânî ve Yâkût el-Hamevî gibi müellifler tarafından zikredilen Cabba Han adlı kişinin mensup olduğu millet, hâkimiyet kurduğu yerler, dini durumu ve zikrettiğimiz müelliflerin doğrudan veya dolaylı yoldan onun Sâmânî ailesi ile olan bağlantısına değinmeleri, bizlere Avrupalı tarihçilerin görüşlerinin aksine Sâmânî hânedanın Türk kökenli bir millet olduğunu göstermektedir.
Israrla Behrâm Çûbîn’i Sâmânîler’in atası olarak gösteren batılı tarihçiler bu devletin Türk kökenli bir hânedan göstermeme çabalarından ileri gelmektedir.
Ancak Behrâm Çûbîn ve Caban Han adlı kişilerin faaliyetleri ve yaşam tarzları göz önüne alındığında, Sâmânî ailesinin Behrâm Çûbîn ile bir alakasının olmadığı aksine Türk kökenli bir yönetici olan Cabba Han’a daha yakın olduklarını göstermektedir.
Öte yandan Reşîdüddin Fazlullâh-ı Hemedânî, İbn Miskeveyh ve Muhammed b.
Ahmed el-Makdisî gibi Orta Çağ’ın önemli tarihçilerin eserlerinde Sâmânî ailesini Türk kökenli bir hânedan olarak gösteren emareler zikretmeleri, onların Türk menşeli bir aile olduklarını daha da net bir şekilde göstermektedir.
Ancak ailenin Türk menşeli bir millet olduğuna dair daha sağlam ifadelerin olduğu batılı tarihçiler tarafından her ne kadar kabul görülse de Sâmânler’i İran menşeli bir millet olarak kabul etmekte ısrarcı davranmışlardır.
Bundan dolayı söz konusu bahsin, kaynaklar tarafından desteklenerek doğru bir bakış açısıyla ve her yönden yeniden değerlendirilip incelenmesi, Türk-İslâm tarihi çalışmaları açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu çalışmamızda, kendisine çağdaş ve sonraki Türk devletlerine siyasi, kültürel ve dini alanlarda öncülük etmiş Sâmânî Devleti’nin İslâmiyet’i kabul süreçleri, kendilerine atfedilen şecereler, birtakım kaynaklarda ailenin Türk soylu olduğunu dair nakledilen ifadeler, Türkler ile olan münasebetleri ve yerleşim yerleri konuları üzerinde durularak, ailenin menşe konusu açıklanmaya çalışılacaktır.
Related Results
YENİ SİNEMA TARİHİ ARAŞTIRMALARI ÇERÇEVESİNDE ORDU İLİNİN SİNEMA TARİHİ ÜZERİNE BİR SÖZLÜ TARİH ÇALIŞMASI (1912-1960): KENT, MAHALLE VE SİNEMA
YENİ SİNEMA TARİHİ ARAŞTIRMALARI ÇERÇEVESİNDE ORDU İLİNİN SİNEMA TARİHİ ÜZERİNE BİR SÖZLÜ TARİH ÇALIŞMASI (1912-1960): KENT, MAHALLE VE SİNEMA
Türkiye’de sinema tarihinin kaynaklarını, büyük oranda dergiler, gazeteler ve İstanbul oluşturmaktadır. Filmlerle ilgili eleştiri yazılarını ve film gösterimlerine ilişkin haberler...
Kam Böri'nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu'nun Tarihi
Kam Böri'nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu'nun Tarihi
Dede Korkut Kitabı’ndaki üçüncü boy Kam Böri’nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu’dur. Kam Böri’nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu’nda ve Bamsı Beyrek ve Banu Çiçek tiplerinde en eskisi tarihin deri...
Postmodern Bir Tarihsel Roman: Bıçkın ve Orta Halli
Postmodern Bir Tarihsel Roman: Bıçkın ve Orta Halli
Tarihi olayların kurmaca düzlemde edebi bir dille anlatıldığı tarihi roman türü, 19. yüzyıldan itibaren Dünya edebiyatında, 20. yüzyıldan itibaren ise Türk edebiyatında büyük ilgi ...
LİSE ÖĞRENCİLERİNİN YALNIZLIK DÜZEYLERİNE ETKİ EDEN DEĞİŞKENLERİN İNCELENMESİ
LİSE ÖĞRENCİLERİNİN YALNIZLIK DÜZEYLERİNE ETKİ EDEN DEĞİŞKENLERİN İNCELENMESİ
Bu
çalışmanın amacı, pansiyonda ve ailesinin yanında kalan lise öğrencilerinin
yalnızlık düzeylerini sosyo-demografik özellikler bakımından karşılaştırmaktır.
Araştırmaya Erzincan ...
Edebiyat ve İdeoloji: Azerbaycan Şiirinde Ağa Muhammed Şah Kaçar Sembolizmi
Edebiyat ve İdeoloji: Azerbaycan Şiirinde Ağa Muhammed Şah Kaçar Sembolizmi
Edebiyat, kimi zaman ideolojik çatışmaların ve toplumsal mücadelelerin bir yansıması olurken, kimi zaman da bu süreçleri şekillendiren, eleştiren ya da tamamen bireysel, estetik ve...
TÜRK HARP TARİHİ YAZICILIĞINA VE ASKERİ TARİH-HARP TARİHİ KONULARINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
TÜRK HARP TARİHİ YAZICILIĞINA VE ASKERİ TARİH-HARP TARİHİ KONULARINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
Dünya tarihini
büyük oranda harpler oluşturmaktadır. Bu nedenle harp tarihini bilmek tarihi
daha iyi anlamak ve değerlendirmek açısından önemlidir. Nitekim harp tarihi,
tarih bilim...
OSMANLI PARA VE MALİ SİSTEMİ: HALİL SAHİLLİOĞLU’NUN TÜRK İKTİSAT TARİHİNDEKİ YOLCULUĞU
OSMANLI PARA VE MALİ SİSTEMİ: HALİL SAHİLLİOĞLU’NUN TÜRK İKTİSAT TARİHİNDEKİ YOLCULUĞU
İstanbul Üniversitesi Türk İktisat ve İçtimaiyat Tarihi Araştırmalarının kurucusu Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan’ın öğrencisi olan Halil Sahillioğlu, 1924 yılında Hatay’da dünyaya gel...
XX. Yüzyılda Tıp ve Eczacılık Tarihinin Resimlendirilmesinde Robert Alan Thom (1915-1979)
XX. Yüzyılda Tıp ve Eczacılık Tarihinin Resimlendirilmesinde Robert Alan Thom (1915-1979)
Amaç: Sağlık bilimleri tarihinde yer alan iki önemli bilimsel disiplinin, tıp ve eczacılığın tarihi her zaman ilgi ve merak uyandırmıştır. XIX. yüzyılın sonlarına kadar bu alanlard...


